Entelektüel Bilgi Paylaşımı
Sizleri "Saatli Maarif Mecmuası"na bekliyoruz. Yeni Kültür Sanat Portalı ve daha birçok şey...
www.saatlimaarif.com
Nothing Is What Is Seems
Sizleri "Saatli Maarif Mecmuası"na bekliyoruz. Yeni Kültür Sanat Portalı ve daha birçok şey...
Okuyabilme, okuduklarını düşünebilme, düşündükleriyle uygulama zemini oluşturanlara ve o zemin üzerinde noktayı koyabilme ihtimali buluna(bile)n okurlara sesleniyorum. Yanlış anlamayın ‘insanlara’ değil, ‘okuyabilme’ yeteneği olanlara.
Boş zamanlarımız o kadar çok ki haddi hesabı yoktur. Eğer boş vakitlerimizi saniye saniye hesaplayabilseydik ne kadar zararda olduğumuzun farkında olurduk. Ama tren kaçmış değil, koşarak yetişebilirsiniz. Yetişemeseniz dahi – hani tren raylarından çıkan o yanık koku vardır ya – geride bıraktığı koku cesaret verir size.
En azından bu yazıyı okuduktan sonra…
Misal; çalışıyorsunuz.
İşinize servis ile yahut toplu ulaşım araçlarından faydalanarak gidiyorsunuz. Ev ve iş arasındaki boş zamanı değerlendirebilirsiniz. Nasıl mı? Kitap okursunuz ya da son zamanlarda mp3 çalarlar vasıtasıyla sesli kitapları dinleyebilirsiniz. Ne bileyim insan davranışlarını inceler ve üzerinde düşünürsünüz. Size benim uyguladığım bir teknikten bahsedeyim. Nesneleri büyütün, küçültün, piramit şekline sokun. Değişik şekiller verin. Bir otobüsü kibrit kutusu, durakta bekleyenleri de kibrit olarak düşünün. Kibrit kutusunun LPG ile çalıştığını, bunun tehlikesininse önü alınamayacak ne gibi sonuçları ortaya çıkaracağını sorun kendinize ya da kibritlere! Nesneler arasındaki küçüklük büyüklük farkını değiştirdiğinizde, bir elmayı karpuz gibi görmeye başladığınızda anlayın ki aslında beyninize ince ayar çekiyorsunuz demektir.
Boş zamanlarınızı kendinizi geliştirecek işlere verin.
Boş boş bakmayın sokaklara, bulunduğunuz ortama. Baktığınız bir arabanın jantının hemen içinde yer alan fren balatası olabilir. Onu hissedin ve ne işe yaradığını düşününün. Beyninizde uzun zamandır kapalı olan kapıları bir bir açın. Fren sizlere neyi çağrıştırıyor. Trafik canavarını mı? O zaman bu canavarı ortadan kaldıracak formüller düşünün. Hayata nasıl endeksleyebileceğiniz ve insanlara bu konuda neler anlatabileceğinizi hissedin. His demişken, kendi kendinize sorun. Şu an ne hissediyorum?
Acaba jantın hemen içinde yer alan fren balatasını niçin seçtim? Hissettiğimi mi yaptım, yoksa yapmak istediğimi mi? Hissettiğiniz hakkında ne hissettiğinizi düşünün.
Ve hesaba çekin kendinizi. “Neyim, kimim, niye bunları düşünüyorum? Zamanımı neden boşa harcıyorum? Acaba bu yazı benim zamanımı mı çalıyor?” diye bir düşünün. Bu yazılanlardan sonra böyle bir şey hayatım boyunca yapmayacağım derseniz inanın ki kendinizi kandırırsınız. Çünkü yaklaşık bir dakika kırkyedi saniye 60 salisedir sizin beyninizin sağ ve sol tarafları harekete geçmiş durumda. Ortada bulunan zar da ortadan kalkarsa problem kalmayacaktır. Bu zar sağ beyninizle sol beyniniz arasında geçişi engelliyor. Kısacası, düşünmezseniz ve yeni fikirler ortaya koyamazsanız bu zar gittikçe kalınlaşıyor ve tabir-i caizse dut yemiş bülbül gibi bakıyorsunuz Dünya’ya... Yaşama umudu kalmamış bir insan emsali.
Şayet zaman bizler için değerliyse neden yürürken ıslık çalıp da başımızı ağırtıyoruz. Zaman görece bir kavramdır. Bazıları gözlerini açıp kapayıncaya dek yıllar su gibi akıp giderken, yarının garantisini hangimiz verebilir bize?
Artık fark edin artık bir şeyleri.
Kendinizi fark edin, ona göre hareket edin. “Hayatta edindiğim en büyük bilgi şudur” diyor Goethe; “Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiçkimse yardım etmez.”.
Az da olsa bugününüz yarınınızdan farklı olsun…